Haşlamaya Soğan Konur Mu? Bir Yemeğin Anlamı
Kayseri’nin soğuk kış akşamlarından birinde, mutfakta oturup annemin hazırladığı haşlamaya bakarken, bir anda aklımda beliren tek soru: Haşlamaya soğan konur mu? Evet, böyle basit bir soru, içinde bir sürü duygu barındırıyor aslında. Bazen en sıradan şeyler, içinde büyük anlamlar taşır, değil mi? Hadi gel, sana o anı anlatayım, çünkü her şeyin bir anlamı vardır, hatta soğanın.
Bir Kış Akşamı ve Annemin Mutfağı
Anneme küçükken hep sorardım: “Buna ne koydun, buna niye böyle koydun?” İstediği gibi yemek yapmak için uğraşırken, her zaman bir bahanesi vardı: “Bu, eski usul. Bu şekilde daha lezzetli olur.” O zamanlar sadece mutfakta bir şeyler karıştıran, yemekler pişiren bir kadın olarak bakardım ona. Ama sonradan fark ettim ki, her yemeğin içinde bir anı, bir hikaye, bir duygu vardı.
Bir gün akşam yemeği için haşlama yapacağını söylediğinde, ben de soğanın haşlamaya koyulup koyulamayacağını sordum. Cevabı basitti: “Tabii ki konur.” Ama ben, soğanı hiçbir zaman haşlamada görmemiştim. Kendisinin bu konuda kesin bir yargısı vardı, ama benim içimde bir merak vardı. Hem de büyük bir merak.
O akşam mutfağa girdiğimde, annem etleri kaynamaya bırakmıştı. Etlerin haşlanması, evin içine yayılan o hoş kokuyu hayal ettim. Sonra birden annemin soğanı doğradığını gördüm. Yavaşça, ama kararlı bir şekilde soğanları etin üzerine bırakırken, içimde bir şeyler değişti. Kendi mutfak rutinlerimle hiç örtüşmeyen bir şey vardı burada. Hayatım boyunca haşlama yaparken soğanı hep ayrı bir tencerede pişirirdim, ama annem bu konuda çok farklıydı. İçimde bir belirsizlik oluştu. Haşlamaya soğan konur mu, gerçekten?
Hayal Kırıklığı ve Yeniden Başlamak
Anneme bakarken bir yandan da kendi kendime düşündüm: “Hep bildiğimiz şey doğru mu? Annem gerçekten daha iyi bir tarif veriyor olabilir mi?” Bunu düşündükçe biraz da hayal kırıklığı hissettim. Çünkü yıllardır doğru bildiğimi düşündüğüm bazı şeylerin aslında o kadar da doğru olmadığını fark etmek, insanı şaşırtıyor. Sadece yemek yapmakla ilgili değil, aslında hayatla ilgili de benzer duygularım vardı. Hani hep bir yol vardı, o yolu yıllarca takip ettim, ama şimdi ne oldu? O yolun başka bir çıkışı vardı.
Annemi izlerken, aslında hayatın da her zaman bir kalıba girmediğini düşündüm. Herkesin bir tarzı var, bir tarzda yaşama biçimi. Ama bazen, o tarzın dışına çıkmak gerekiyor. Belki de o yüzden annemin yaptığı haşlama bana bir şeyler hatırlatıyordu. O an, yemeklerin sadece karıştırılmaktan daha fazlası olduğunu düşündüm. Her bir malzeme, birbirine dokunuyor ve hayatın türlü şekillerdeki tatlarını barındırıyordu.
Umut ve Yeniden Başlamak: Soğanı Kabullenmek
Yemek piştikçe, soğanın kokusu etle harmanlanıp mutfaktan salona yayıldı. O kadar farklıydı ki, gerçekten ilginçti. Soğanlı haşlamanın, kendi bildiğimden daha zengin ve derin bir tadı vardı. İşte tam o an, hayal kırıklığı yerini farkındalığa bırakmıştı. İçimde bir umut doğdu. Belki de, sadece bildiğim şekilde değil, başka şekillerde de mutlu olabilirim. Hayatın her anı, bir şeyler keşfetmek, değiştirmek ve yeniliklere açık olmakla geçmeli.
Bir yudum aldım ve gözlerim doldu. Evet, yemek çok basitti, ama annemin yıllardır yaptığı gibi, o yemeğin içinde bir anlam vardı. O an fark ettim ki, bu soğanı kabullenmek, sadece bir yemek alışkanlığından ibaret değildi. Hayatta da bazen eski alışkanlıklarımızı sorgulamak gerekiyor. O kadar uzun zamandır bildiğimiz doğru bildiklerimiz, belki de bir adım ötesinde bizi daha iyi bir yere götürebilir.
Beni bu kadar derinden etkileyen, sadece yediğim yemek değildi. O an, yemek yapmanın, birinin elinden çıkmanın, hatırlamanın, geçmişin ve geleceğin bir araya gelmesi gerektiğini fark ettim. Yani, haşlamaya soğan koyulup koyulmaması, tamamen bir tercihtir. Ama bence bu tercih, bazen eski düşüncelerimizi sorgulamak için bir fırsattır.
Sonuç: Hayat, Yemek Gibi Bir Şey
Haşlamaya soğan koyup koymamak, aslında hayatın kendi ritmi gibi. Bazen bildiğimiz, alıştığımız şekilde giderken, bazen de bir değişiklik yaparak farklı bir tat yakalarız. Ve hayat, tıpkı yemeğin içindeki her malzeme gibi, bazen tatlı, bazen acıdır; ama her zaman bir anlam taşır.
Bu yazıyı yazarken, bir yandan mutfakta annemin yaptığı haşlamayı düşünerek şunu fark ettim: Belki de her şey, kendi düşüncelerimizi, duygularımızı ve alışkanlıklarımızı değiştirmeye cesaret edebilmekle başlar. Bir soğan, bazen hayatı değiştirebilir.