Ölünün Iskâtı Nasıl Yapılır? — Tarihsel Arka Plan ve Akademik Tartışmalar
İslam hukukunda “ıskât” terimi, bir kimsenin sağlığında edâ edemediği ibadet ya da borçlarını ölümünden sonra bir sadaka veya fidye yoluyla düşürme/âfiyetini sağlama amacını taşır. [1] Özellikle “ıskât‑ı salât” (namaz borcunun düşürülmesi) ve “ıskât‑ı savm” (oruç borcunun düşürülmesi) şeklinde literatürde yer alır. [2] Aşağıda konuyu tarihsel gelişimiyle birlikte ele alıp, günümüzdeki akademik ve pratik tartışmalarını da inceleyeceğiz.
1. Tarihsel Arka Plan
İslam klasik fıkıh literatüründe ıskât konusu farklı dönemlerde ele alınmıştır. İlk dönem sahabe ve tâbiîn dönemi kaynaklarında bu uygulamaya dair doğrudan büyük ölçüde deliller bulunmaz. Örneğin, literatürde bazı âlimler, “ölünün namaz borcunun fidye ile düşürülmesi” hususunda sağlam bir nass olmadığını belirtirler. [2] Bununla birlikte, Hanefî mezhebinde özellikle “devir” usulüyle ıskât uygulamasına dair pratikler gelişmiştir. [3]
Örneğin klasik kaynaklarda şöyle bir işlem tarif edilmektedir: Ölüm anında bir kişinin erkek ise 12, kadın ise 9 yaşı çocukluk çağı olarak kabul edilip, bu yaş çıkartıldıktan sonra ömrü kadar namaz ve oruç borcunun olabileceği kabul edilir. Sonra her vakit namaz için bir fidye, her gün oruç için yine bir fidye ödenir. Bu borç karşılanamazsa “devir” denilen yöntemle fakir bir kişiye sadaka verilir, fakir de bunu bağışlar ve böylece borcun düşürüldüğü kabul edilir. [1] Bu usul, özellikle Hanefî kitaplarında yer almıştır.
Ancak zamanla bu uygulamanın delil yönünden zayıf olduğu, sahabe veya müctehidlerin ilk dönemlerinde yaygın olarak kullanılmadığı yönünde eleştiriler ortaya çıkmıştır. Yine klasik metinler “namaz bakımından fidye verilmesi doğrudan Kur’an‑Sünnet’ten sabit değildir” diyerek ihtiyatî yaklaşım alınabileceğini belirtirler. [2] Böylece ıskât meselesi, fıkıh içinde “delil ve akıl” ekseninde tartışılıp uygulamaya geçirilmiş bir konu olarak yer alır.
2. Günümüzdeki Akademik Tartışmalar
Bugün ıskât konusu üç temel eksen üzerinden tartışılmaktadır:
a) Delil Sorunu
Kur’an’da sadece oruca mazereti nedeniyle kıyamayacak durumda olanların “bir fakiri doyurması” gerektiğine dair ayet vardır: el‑Bakara 2/184 “… (Hasta veya yolcu olanlar) tutamadıkları günler kadar … eğer tutmaya gücü yoksa, her gün bir yoksul doyurur.” :contentReference[oaicite:7]{index=7} Bu, oruç bağlamında fidye/kefaret için delildir. Oysa namaz bağlamında benzer bir ayet veya sahih hadis yoktur. Bu yüzden “ıskât‑ı salât” yani namaz borcunun fidye ile düşürülmesi yönünde güçlü delil olmadığı, ihtiyatî tutulması gerektiği yönünde görüşler vardır. :contentReference[oaicite:8]{index=8}
b) Uygulama Sorunları
Klasik uygulamalarda borç miktarlarının çok büyük olması, fidye bulmanın pratikte zor olması gibi sorunlar yüzünden “devir” usulü ortaya çıkmıştır. Devirde bir fakire sadaka verilir, fakir bunu bağışlar, işlem birkaç kez tekrarlanır. Ancak modern akademik kaynaklarda bu yöntemin şer‘î dayanağı sorgulanmaktadır. Örneğin, bir kaynakta “devir muamelesinin ilk tatbikatının nasıl olduğunu açık olarak bilmiyoruz; hicrî 5. asırdan sonra çıktığı tahmin ediliyor.” denilmektedir. :contentReference[oaicite:9]{index=9}
Bugün birçok âlim ve kurum ıskât konusunda ihtiyatlı yaklaşmakta, mirasçıları veya varisleri zorlamamak gerektiğini, uygulamanın gönüllülük esasına dayanması gerektiğini vurgulamaktadır. Örneğin, bir kaynakta “ölünün vasiyeti yoksa, borcu ve kul hakkı ödenmişse ve mirasçıları varsa, onları ıskât yapmaya zorlamak doğru değildir” ifadesi yer almaktadır. [2] Ayrıca, modern ekonomilerde “fidye” miktarlarının sabit buğday/ürün üzerinden hesaplanması yerine güncel değerle belirlenmesi, kağıt para ile yapılması gibi pratik uyarlamalar tartışılmıştır. Bazı kaynaklarda ise kağıt para ile ıskât yapılmasının caiz olmadığı yönünde klasik görüşler aktarılmıştır. [3]
3. Ölünün Iskâtı Nasıl Yapılır? Pratik Adımlar
Aşağıda uygulamada dikkat edilebilecek temel adımlar sunulmuştur:
1. Ölen kimsenin yaşının tespiti: Erkek için 12, kadın için 9 yaşından itibaren yükümlülük kabul edilir (klasik usul) ve yükümlü olduğu süre hesaplanır. [1]
2. Üzerinde kaldığı iddia edilen ibadet borçlarının (örneğin kaza namazları, kaza oruçları) gün/namaz vakti şeklinde tahmini olarak çıkarılması.
3. Bu borçlar için fidye miktarının belirlenmesi: Klasik kaynaklarda her bir vakit namaz için, her gün oruç için bir sadaka/fidye ölçüsü verilmiştir. [1]
4. Eğer fidye miktarı mal bakımından karşılanabiliyorsa sadaka yapılır. Eğer kişi buna imkân bırakmamışsa veya mirasçıları bunu yapmazsa, bazı uygulamalarda “devir” usulü uygulanır: fakire sadaka verilir; fakir teslim alır ve bağışlama prensibine göre işlemler tekrar edilir. [3]
5. Önemli: Uygulamanın kesin yükümlülük oluşturmaması, vasiyetin üçte birini aşmaması, kul hakkı ve Allah hakkı ayrımının göz önünde bulundurulması. Kul hakkı olan borçlar, vasiyetle de olsa mirasçılara yüklenir ve ıskât konusu farklı değerlendirilir. [2]
4. Sonuç
Ölünün ıskâtı konusu, klasik İslam fıkhında yer alan fakat delil yönünden tartışmalı bir uygulamadır. Uygulamada farklı mezheplerde ve dönemlerde çeşitli yöntemlerle tatbik edilmiş olsa da, günümüzde “vasiyet, gönüllülük, kul hakkının ödenmesi” gibi etik ilkeler gözetilerek, ihtiyatla yaklaşılması gereken bir meseledir. Eğer mirasçılar ve veliler bu konuda adım atacaksa, öncelikle ölen kişinin borç‑ibadet durumu, mal varlığı ve vasiyeti dikkate alınmalı; ıskât yerine doğrudan sadaka ve hayır yoluna yönelmek daha güvenli bir yaklaşım olabilir.
—
Etiketler: #ıskât #ölününıskâtı #ıskâtısalât #ıskâtısavm #İslam hukuku #fıkıh
—
Sources:
[1]: “Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) – Kuran Dersi”
[2]: “ISKAT VE DEVİR – Sorularla İslamiyet”
[3]: “Ölü İçin Devir ve İskat – Sorularla İslamiyet Sesli …”