Gülgûn Ne Demek? Rengin, Güzelliğin ve Varlığın Felsefi İzinde Bir Yolculuk Filozofun dünyası, kelimelerin yalnızca tanımlarını değil, onların varoluşsal yankılarını da araştırır. “Gülgûn” kelimesi, bu açıdan büyüleyici bir örnektir. Çünkü dilin en estetik biçimlerinden biri olan bu sözcük, hem duygusal hem de ontolojik anlamlar taşır. “Gül” ve “gûn” (renk) sözcüklerinin birleşiminden doğan “Gülgûn”, “gül renkli, kırmızımsı, pembe tonlarında” anlamına gelir. Ancak bu yalnızca yüzeydeki tanımdır; derinlerinde ise varlığın güzelliği, bilginin sınırı ve ahlakın estetik dokusu yatar. Varlığın Rengi: Ontolojik Bir Yaklaşım Ontoloji, yani varlık felsefesi açısından Gülgûn, salt bir renk değil, varlığın görünme biçimidir. Tıpkı bir gülün sabah ışığında aldığı…
Yorum BırakTarz Dolu Tüyolar Yazılar
Kalp hastalığı “yaşlılık hastalığı” değildir; ihmalin, sessiz risklerin ve kültürel kör noktaların ortak sonucudur. Kalp Hastalığı Hangi Yaşlarda Görülür? Rahatsız Edici Ama Gerekli Bir Yanıt Kalp hastalığının belirli bir yaşa ait olduğuna inanmamız tesadüf değil; bu, yıllardır tekrarlanan bir anlatının sonucu. Televizyonda kalp krizi sahnesi görürüz: beyaz saçlı, takım elbiseli bir adam göğsünü tutar ve yere yığılır. Peki ya gerçek? Gerçek şu: kalp hastalığı hayatın tüm evrelerine sızabilir. Çocuklukta tohumları atılır, gençlikte sessizce ilerler, yetişkinlikte faturayı keser. “Yaş ilerleyince bakarım” rahatlığı, riskin en sevdiği perde. Özellikle iki yanılsama var: 1. “Gençlerin kalbinde bir şey olmaz.” 2. “Kadınlar menopoza kadar güvendedir.”…
Yorum BırakGözenek Sıkılır mı? Psikolojik Bir Derin Dalış Bir psikolog olarak insan davranışlarını gözlemlerken sık sık fark ettiğim şey şu: insanlar, en küçük fiziksel detaylarda bile büyük anlamlar arar. Cildimizdeki bir gözenek bile, bazen bastırılmış duyguların, görünme isteğinin ya da kontrol ihtiyacının sessiz bir dışavurumu olabilir. “Gözenek sıkılır mı?” sorusu, ilk bakışta bir dermatoloji konusu gibi görünse de, aslında zihinsel süreçlerin, duygusal tepkilerin ve sosyal etkilerin iç içe geçtiği psikolojik bir bilmecedir. Bilişsel Psikoloji Perspektifinden: Kontrol İhtiyacının Mikro Savaşları Bilişsel psikoloji açısından, gözenek sıkma davranışı bir bilişsel çarpıtma biçimi olarak ele alınabilir. İnsan zihni, kaotik ya da kontrol edilemez bir dünyada,…
Yorum BırakGöze Gelmek Deyimi Ne Anlama Gelir? Kültürel Hafızadan Günümüze Bir Anlam Yolculuğu Gözün Işığı, Nazarın Gücü: Deyimin Kökenine Kısa Bir Bakış Türkçede “göze gelmek” deyimi, yüzeyde basit bir ifade gibi görünse de tarihsel ve kültürel açıdan derin anlam katmanlarına sahiptir. Eski Anadolu inanç sistemlerinde “göz”, yalnızca bir organ değil; aynı zamanda enerji, dikkat ve kudretin sembolüydü. Birinin gözüne gelmek, onun farkına varmak, görünür olmak anlamına gelirdi. Ancak bu görünürlük her zaman olumlu bir durumu temsil etmezdi. Halk inanışında “göz” aynı zamanda nazarı, yani kıskançlık ya da kötü enerjinin hedefi olmayı da çağrıştırıyordu. Bu yüzden “göze gelmek” deyimi zamanla “çok dikkat…
Yorum BırakGördes Nasıl Bir Yer? Ekonomik Perspektiften Bir Analiz Bir Ekonomistin Bakış Açısıyla Başlangıç Kaynakların sınırlı, ihtiyaçların ise sınırsız olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ekonomist gözüyle bakıldığında, her coğrafya kendi üretim biçimini, tüketim alışkanlıklarını ve ekonomik dengesini bu sınırlılıklar çerçevesinde şekillendirir. Gördes de bu bağlamda, yalnızca bir yerleşim alanı değil; ekonomik davranışların, yerel kalkınmanın ve toplumsal refahın bir laboratuvarıdır. Manisa’nın kuzeydoğusunda yer alan bu ilçe, tarihsel olarak hem tarıma hem de madenciliğe dayalı bir ekonomik yapıya sahiptir. Ancak modernleşme süreciyle birlikte Gördes’in ekonomisi, değişen piyasa koşulları ve bireysel tercihler doğrultusunda yeniden şekillenmektedir. Bu yazıda Gördes’in ekonomik yapısını; üretim, tüketim ve refah üçgeninde…
Yorum BırakGreyder Nedir, Ne İşe Yarar? Toplumsal Roller ve Mekanik Dünyanın Sosyolojik Yansımaları Bir sosyolog olarak beni en çok büyüleyen şey, insanın yaptığı her şeyin –ister bir kültürel ritüel, ister bir makine parçası olsun– toplumun bir yansıması olmasıdır. Bir greyder gördüğümde sadece bir inşaat makinesi görmem; onun arkasında şekillenen toplumsal düzeni, emeğin cinsiyetlendirilmiş yapısını ve teknolojinin insan üzerindeki gücünü da görürüm. Çünkü her makine, bir toplumun “iş yapma biçimini” anlatır. Bu yazıda greyderin ne olduğunu, ne işe yaradığını yalnızca teknik yönüyle değil, aynı zamanda sosyolojik bir mercekten ele alacağız. Mekanik bir aracın, toplumsal normlar ve cinsiyet rolleriyle nasıl iç içe geçtiğini…
Yorum BırakHararet Hastalığı Nedir? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Bakış Bazen bir hastalık yalnızca tıbbın değil, kültürün ve inancın da konusu olur. “Hararet hastalığı” da bunlardan biri. Kimi için bedendeki ateşin fazlası, kimi için ise ruhun dengesizliğinin bedene yansımasıdır. Bu yazıda, hararet hastalığını hem bilimsel hem kültürel mercekten inceleyelim; dünyanın farklı köşelerinde ve yerel topluluklarımızda bu kavramın nasıl anlaşıldığına birlikte bakalım. — Hararet Hastalığı Nedir? Hararet hastalığı, en genel tanımıyla vücuttaki ısı dengesinin bozulmasıyla ortaya çıkan rahatsızlıklara verilen addır. Tıpta bu durum genellikle hipertermi ya da ateşli hastalıklar olarak geçer. Vücut ısısının normalin (36–37.5°C) üzerine çıkması, çoğu zaman enfeksiyon, metabolik bozukluk…
Yorum BırakDinimizde Kabir Kurbanı Var mı? Güç, İktidar ve İnanç Üzerine Bir Siyasi Okuma Toplumsal düzenin en derin katmanlarına inildiğinde, bireylerin inanç pratiklerinin bile iktidar ilişkilerinden tamamen bağımsız olmadığını fark ederiz. “Kabir kurbanı” gibi dini ritüellerin, yalnızca bir inanç göstergesi değil, aynı zamanda güç, otorite ve toplumsal kontrol mekanizmalarının yeniden üretildiği alanlar olduğunu söylemek mümkündür. Peki gerçekten dinimizde böyle bir ibadet var mı? Yoksa bu, iktidarın dini anlam dünyasını yeniden şekillendirdiği bir toplumsal kurgudan mı ibaret? İktidarın İnanç Üzerindeki Sessiz Hâkimiyeti Her toplumda iktidar, kendi meşruiyetini sürdürebilmek için sembollere, ritüellere ve inanç biçimlerine yaslanır. “Kabir kurbanı” da bu çerçevede ele alınmalıdır.…
Yorum BırakDil Bilimi Göstergesi Nedir? Felsefi Bir Okuma Dilin Sessiz Felsefesi: Düşüncenin İzinde Bir Gösterge Bir filozofun gözünde dil, yalnızca iletişimin bir aracı değil; insanın dünyayı kurma biçimidir. Düşünür Ludwig Wittgenstein’ın dediği gibi, “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarını belirler.” Bu sınırların içinde, her kelime bir gösterge olarak işlev görür. Peki, bir dil bilimi göstergesi nedir? Bir kelimenin, bir işaretin ya da bir sembolün ötesinde, bir anlam inşasının felsefi temeli midir? Bu sorunun yanıtı, yalnızca dilbilimin değil; etik, epistemoloji ve ontolojinin de kesişim noktasında yatar. Gösterge: Düşünce ile Dünya Arasında Bir Köprü Dilbilim açısından gösterge, bir kavram ile onun temsilini birbirine bağlayan bir…
Yorum BırakHangisi Gerilimi Ölçer? Edebiyatın Derinliklerinde Edebiyat, insan ruhunun en ince köşelerine dokunan, kelimelerle örülen bir dünyadır. Bir kelime, bazen bir devrim yaratabilir, bazen ise bir duyguyu doğurur. Metinler, karakterler ve anlatılar, gerilimin çok farklı biçimlerini barındırır. Peki, bu gerilim nasıl ölçülür? Gerilim, yalnızca hikayenin içinde değil, okurun ruhunda da var olur. Her satır, her diyalog, her öykü karakteri, bir tür gerilim kaynağıdır. Edebiyatın dönüştürücü gücü, bu gerilimi nasıl yönettiği ve okurla nasıl bir ilişki kurduğudur. Bir edebiyatçı olarak, gerilimi ölçmenin aslında bir his olduğunu söylesem, yanılmamış olurum. Gerilim ve Edebiyat: Bir İlişkiyi Anlamak Gerilim, bir metnin okuyucu üzerindeki etkisinin en…
Yorum Bırak